Çağdaş Sözlük

vâiz ~ واعظ

Osmanlıca İmla Lügati - vâiz ~ واعظ maddesi. Sayfa: 297 - Sira: 30

1976 yılında hazırlanmış Osmanlıca İmla Lügati,vâiz maddesi. vâiz osmanlica yazılışı, vâiz osmanlıca imla klavuzu, vâiz Türkçe - Osmanlıca imla yazımları, vâiz nasıl yazılır, vâiz arapça yazılışı, Çağdaş Sözlük Osmanlıca imla klavuzu

1976 yılında hazırlanmış Osmanlıca İmla Lügati,, واعظ vâiz ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

vâiz ~ واعظ güncel sözlüklerde anlamı:

VaiZ ::: Nasihat veren. Dinî mes'eleler üzerinde öğüt veren.(Ben vâizleri dinledim. Nasihatları bana tesir etmedi. Düşündüm. Kasavet-i kalbimden başka üç sebep buldum:Birincisi: Zaman-ı hâzırayı zaman-ı sâlifeye kıyas ederek yalnız tasvir-i müddeâyı parlak ve mübalâğalı gösteriyorlar. Tesir ettirmek için; isbat-ı müddea ve müteharri-i hakikatı ikna' lâzım iken ihmal ediyorlar.İkincisi: Bir şeyi tergib veya terhib etmekle ondan daha mühim şeyi tenzil edeceklerinden muvazene-i Şeriatı muhafaza etmiyorlar.Üçüncüsü: Belâgatın muktezası olan hale mutabık, yani ilcâat-ı zamana muvafık, yani teşhis-i illete münasib söz söylemezler; güya insanları eski zaman köşelerine çekiyorlar, so a konuşuyorlar.Hâsıl-ı kelâm: Büyük vâizlerimiz hem âlim-i muhakkik olmalı, tâ isbat ve iknâ etsin. Hem hakîm-i müdakkik olmalı, tâ muvazene-i Şeriatı bozmasın. Hem beliğ-i mukni' olmalı, tâ mukteza-yı hal ve ilcâat-ı zamana muvafık söz söylesi ve mizan-ı Şeriatle tartsın. Ve böyle olmaları da şarttır. İk. M.) (Bak: Hissiyat)

vaiz ::: (a. s. ve i. va'z'dan. c. : vâizân,vu'âz) : dinî öğütlerde bulunan [ibâdet yerlerin-de-]

vâiz ::: vaaz eden, öğüt veren.

Vaiz :::


  1. Cami, mescit vb. yerlerde öğüt niteliğinde dinî konuşmalar yapan kimse, öğütçü
    Örnek: Bir gün camide vaiz bir şey hikâye etmişti. A. Ş. Hisar

  2. Dinsel öğütlerde bulunan (kimse).

vâiz ::: vaaz eden , vaaz veren , dini öğütler eden

vâiz ::: ‬vaaz veren

vâiz ::: dinî öğütler eden

vaiz ::: (a. s. ve i. va'z'dan. c. : vâizân,vu'âz) dinî öğütlerde bulunan [ibâdet yerlerin-de-]

VÂİZ :::

Nasihat veren. Dinî mes'eleler üzerinde öğüt veren.(Ben vâizleri dinledim. Nasihatları bana tesir etmedi. Düşündüm. Kasavet-i kalbimden başka üç sebep buldum:Birincisi: Zaman-ı hâzırayı zaman-ı sâlifeye kıyas ederek yalnız tasvir-i müddeâyı parlak ve mübalâğalı gösteriyorlar. Tesir ettirmek için; isbat-ı müddea ve müteharri-i hakikatı ikna' lâzım iken ihmal ediyorlar.İkincisi: Bir şeyi tergib veya terhib etmekle ondan daha mühim şeyi tenzil edeceklerinden muvazene-i Şeriatı muhafaza etmiyorlar.Üçüncüsü: Be