Çağdaş Sözlük

vazife ~ وظیفە

Osmanlıca İmla Lügati - vazife ~ وظیفە maddesi. Sayfa: 299 - Sira: 14

1976 yılında hazırlanmış Osmanlıca İmla Lügati,vazife maddesi. vazife osmanlica yazılışı, vazife osmanlıca imla klavuzu, vazife Türkçe - Osmanlıca imla yazımları, vazife nasıl yazılır, vazife arapça yazılışı, Çağdaş Sözlük Osmanlıca imla klavuzu

1976 yılında hazırlanmış Osmanlıca İmla Lügati,, وظیفە vazife ne demek. osmanlıca yazılışı anlamı manası..

vazife ~ وظیفە güncel sözlüklerde anlamı:

VAZiFE ::: Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş. Yapılması birisine havale edilen şey. Kıymet verilen iş. * Ücret.(Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk'a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler.Meşhurdur ki: Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa mağlup eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbaı ona demişler: "Sen muzaffer olacaksın; Cenab-ı Hak seni galip edecek." O demiş." Ben Allah'ın emriyle cihad yolunda hareket etmeye vazifedarım, Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmam; muzaffer etmek veya mağlub etmek onun vazifesidir." İşte o zât bu sırr-ı teslimiyeti anlamasıyla hârika bir surette çok defa muzaffer olmuştur.Üstad-ı Mutlak, Mukteda-yı Küll, Rehber-i Ekmel olan Resul-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm $ olan ferman-ı İlâhîyi kendine rehber-i mutlak ederek, insanların çekilmesiyle ve dinlememesiyle daha ziyade sa'y-ü gayret ve ciddiyetle tebliğ etmiş. Çünki $ sırrıyla anlamış ki: İnsanlara dinlettirmek ve hidayet vermek, Cenab-ı Hakk'ın vazifesidir. Cenab-ı Hakk'ın vazifesine karışmazdı. L.)

vazife ::: (a. i. c. : vazâif) : 1) *ödev, *görev, bir kimsenin yapmak zorunda bulunduğu iş. 2) yapılması, birine havale edilen iş. 3) ehemmiyet verilen iş. 4) birine, her gün veya muayyen günlerde verilmesi kararlaştırılan iş ücreti.

vazîfe-i mukaddes ::: kutsal vazife (*görev).

vazîfe-i mütehattime ::: fels. fr. droit itroit.

vazîfe-i zimmet ::: borç olan vazîfe. ["vazîfe" aslında, Arapça'da "maaş" karşılığıdır]

vazife ::: görev, yapılacak iş.

Vazife :::


  1. Ödev
    Örnek: Şimdi artık vazife bitmiş, gülüp eğlenmeye sıra gelmiştir. R. N. Güntekin

  2. Görev
    Örnek: Nedim bugün vazifesine geç geldi. A. Gündüz

  3. Günlük ücret, yevmiye.

  4. 1) ödev. 2) görev.

vazife ::: görev

vazîfe ::: görev , ödev

vazîfe ::: ‬görev

vazîfe ::: ödev

vazife ::: görev, işlev, ödev, vecibe, yevmiye

VAZİFE :::

Bir kimsenin yapmaya mecbur olduğu iş. Yapılması birisine havale edilen şey. Kıymet verilen iş. * Ücret.(Tarîk-ı Hakta çalışan ve mücahede edenler, yalnız kendi vazifelerini düşünmek lâzım gelirken, Cenab-ı Hakk'a aid vazifeyi düşünüp, harekâtını ona bina ederek hataya düşerler.Meşhurdur ki: Bir zaman İslâm kahramanlarından ve Cengiz'in ordusunu müteaddit defa mağlup eden Celâleddin-i Harzemşah harbe giderken, vüzerası ve etbaı ona demişler: "Sen muzaffer olacaksın; Cenab-ı Hak seni galip edecek." O demiş.